İzleyiciler

Hürriyet Gündem

9 Ekim 2011 Pazar

bugünü pişman olmanın farkına varma günü ilan ediyorum

dördüncü yılıma başladım okuduğum bölümde. bir çevirmenle bir tasarımcıyı eşit bir terazide tartmaya başladım dün. terazinin kolları sürekli oynuyor ama. bir çevirmen ağır basıyor bir tasarımcı. ortada denge falan yok. öyle kendi kendine bir şeyler de yapmak istemiyor tasarımcı kadın, çevirmen de aynı şekilde. meslek mi desem profesyonel mi desem adına, neyse işte. o şekilde yapmak istiyor ikisi de. ama tasarımcı bazen nefes bile alamıyor düşünmekten. boğmacaya yakalanmış gibi duruyor karşımda. bu çok büyük bir pişmanlık aslında. vazgeçemeyiş de denilebilir adına.
işte bir yanım kalbinden geçeni yap, Steve Jobs'un dediği gibi başkalarının hayatını yaşama diyor, bir yanım da yahu bu gençlik hevesidir, bak dört yılı geride bıraktın, sık dişini, kendini geliştir okuduğun bölümle ilgili diyor. ama ben bu zamana kadar hep kalbimi dinlediğimi zannederdim, oysa büyük bir yanılgıymış. kelimelerin arasında boğulayım derdim, oysa tek derdim kumaşlarmış. peki şimdi ne yapacağım?
az önce Ankara'daki adını sıkça duyduğum bir moda okuluyla görüştüm. iki yıllık eğitim veren. öyle sıradan bir dikiş kursu değil, başlı başına bir okul işte. benim de iki yılım var mezun olmama. o kadar bencilim ki okulu bırakıp bambaşka bir sayfa açamıyorum önüme. oyuncaklarını kimseye vermek istemeyen budala bir çocuk gibi hissediyorum kendimi. tabi işin bir de maddi boyutu var, ki fark edemediğim bir engel de budur belki. iki yıllık eğitimin bedeli yaklaşık yirmi bin. ödeme imkanları var ama aylık taksitleri de bin liraya yakın. haliyle hem okul hem de bu eklenirse, ki zaten eklenemez. işte birinden vazgeçmemi zorunlu kılan da bu durum tamamen. böyle durumlarda tek başıma karar veremiyorum henüz çünkü sponsorlarım var, ailem. annem de bir zamanlar merak sarmış bu işlere, ama bir türlü yürütememiş işte. şimdi o da benim ilerde yaşamaktan korktuğum pişmanlığı yaşıyor. ama her anne gibi ( ya da çoğu anne gibi) kısa yoldan para getirecek, fazla yıpratmayacak devlet kapısında güvenilir bir iş istiyor evladı için. oysa yıpranma falan yok bu işte. hayal gücü var, rüyalar var, istek var, tutku var dahası. ama para, yok.
umarım bir yerden şıp diye bir aydınlanma düşer kafama. seçerim yolumu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder